Biraz önceki iki sokak çocuğunun annesi ile tanıştım.
Etlik caddesinde yürümeye devam ederken 30 yaşlarında, tombul, çekik gözlü, kucağında bebeği ve yanında 3 yaşında kızı ile oturan bir kadın gördüm.
“Sen Zeynep’in annesi misin? diye sordum.
Şaşkın sakin bana baktı.
“Ya dur önce tanışalım” dedim. “Ben biraz önce senin kızlarla sohbet ettim. Büyük kız aynı sen” dedim.
“O benim kızım, diğeri eltimin kızı” dedi.
Kendimi tanıttım.
“Bende yetiştirme yurdunda büyümüş biriyim ve sizlerle sohbet etmeyi seviyorum” dedim.
Gözlerinde hafif bir acıma belirdi.
“Benim annem yoktu ama sen varsın. Neden kızın saçını tarayıp, burnunu silmedin ki? Vallahi temiz olsa yine para veririz yeter ki az ilgilen çocuklarla” dedim.
“Haklısınız” dedi. (Çok hastalanıyorlarmış)
“Bu arada kaşların benimkinden güzel, kim aldı?” dedim “Eltim aldı” dedi. “Eltin çok marifetiymiş” dedim, gülümsedik.
“Bu oğlanı (kucağındaki bebek oğlandı) bu soğukta niye yanında gezdiriyon?” dedim.
“Bakacak kimse yok” dedi. (Aile Bakanlığı çalışan annelere kreş yardımı yapıyor diyemedim…)
“Hafta da 4 gün çıkıyom hafta sonu soğuk olacakmış çıkmam 4 gün bize yetiyor” dedi.
Akşamları da 6 gibi kalkıyorlarmış o da iyi bir şey ayaza kalmıyorlar.
Yani onlar da kendilerince bir annelik iç güdüsüne sahipler…
Küçük kıza döndüm “Pembe çizmelerin çok güzel bak benim spor ayakkabım çok eskidi” dedim. Hemen ayaklarını sakladı.
Kadınla biraz daha konuştuk dedim ki:
“Kızların da böyle senin gibi yol köşelerin de mi oturacak?”
“Hayır sokakta çalıştırmayacak biriyle evlendireceğim” dedi.
“Babaları ne iş yapıyor” dedim. “Kağıt topluyorlar” dedi.”Kaç kardeşsiniz, herkes mi oturuyor böyle” dedim.
“He.Bizim çevre genelde kağıt toplar, oturur” dedi.
Bu soruları sorarken yanında oturdum, tepesinden bakmadım.
O çocukları topluma kazandıracak bir sistem yok maalesef.
Sokaklarda onları ve annelerini, babalarını kuzenlerini görmeye devam edeceğiz.
Minik kıza” Beni bir daha görürsen hatırlar mısın” dedim. “Evet” dedi.
“İyi beni unutma. Buradan dalgın geçer de seni görmezsem önüme atla. Çocukların gözlerinin içine bakmayı ve sendeki şu gülüşü görmeyi çok seviyorum” dedim.
Kalbi yumuşak guzel insanlar duyarlılığını ziyan etmezler.
Başkalarinin hayatlarına ince dokunuşlar yaparlar her zaman.Onlarin acilarina sevinclerine heyecanlarina ortak olup duyarlilik gosterirken bile kirli insan temiz insan diye ayirtetmeyecek kadar erdemlidirler.
Bu güzel tablo icin tesekkurler Sevda hanım.
Ayrica sohbet ettiginiz annenin bir cumleside dikkatimi cekti.
“Kızların da böyle senin gibi yol köşelerin de mi oturacak?”
“Hayır sokakta çalıştırmayacak biriyle evlendireceğim” dedi.
Yavrusunu emanet edecegi kisiyi tarif ederken , sadece sokakta çalıstırmaması onun icin bir lüks.Sayısız nimetlerin zenginligin icindeyken, hala karşısındekinden dünyalık cok beklenti icinde olanlar bu hanımın lüksünü düşünüp utanır yüzü kızarırmı acaba?
Rabbim , elimizdeki nimetlere nankörlük edenlerden eylemesin bizi.
Günümüzde duyarlılığımızı ziyan etmeyenimiz yok desem abartmış olurmuyum bilmiyorum. Kimimiz %50 kimimiz %70 ….. ziyandayız. Hayat ta herşeyi hayatında içinde olmasının ve hayatın herkezle birlikte bereketli olacağını unutuyoruz.
Etrafımızda insanlara kör, sağır olup bir makine gibi günlük aynı rütinle akşam ediyor. İnsan olarak içinde yaşadığımızın insanların tasaları, üzüntüleri, acıları, kederleri, sevinçleri ile birlikte olmaktan huzur bulamıyorsak daha biz huzuru nerede bulacağız. Aslında şikeyette bulunduğumuz günümüz huzurlusuzluğunda hepimizin az katkısı yok. Hem şikayette bulunuyoruz hemde şikeyet ettiğimiz konularda tövbe edip kendimize çeki düzen vermiyoruz.
Ne mutlu yazıda bahsedildiği gibi toplumun her bireyiyle iletişim, irtibat sağlayanlar, az bir nimet değil insan olarak imreniyorum doğrusu.
Kaleminize, gönlünüze sağlık.Hayatın içinden yazmaya devam edin lütfen. Bu günlerde hakaret ve yargı dolu yazılarının içinde değerlerimizi ve samimiyetimizi kaybediyoruz.