Aşk Acısı



Bir Havva Diyor ki...

Sadece yaşayanın bileceği bir duygu…

Sevmek insana verilmiş en büyük nimet. Öyle ki sevebilmek çok yüce bir duygu. Hissetmek, düşünmek hayal etmek…

Kesinlikle aşk bir hastalık. Boş yere sarmaşık dememişler. Her tarafını sarıyor ve hareket edemez hale getiriyor.

Cüz’i iradenle istemek…İşte burada sen istesen de Külli irade istemeyince başlıyor dokuma tezgahı.

Başlıyor imtihan, başlıyor gözyaşı döktüğün geceler, başlıyor hasret, başlıyor yüreğindeki yangın, başlıyor içindeki kargaşa…

Önce kızgınlıkla birlikte pişmanlık başlıyor. Bu aşamada herkese kızabilir insan, başta gönlünü kaptırdığı kişi’ye, arkadaşlarına, yakınlarına, kullandığı eşyalara, kızarda kızar…En son kendisine kızar İnsan. Sonra pişmanlık duyar, kendisini suçlar, hayıflanır, düştükçe kalmaya çalışır. Her seferinde sanki yüreğine bıçak saplanıyormuş gibi olur.

Bir daha sevemem demeye başlar… Tekrar yara almaya cesareti yoktur. İncinmek istemez. Risk almaktan kaçınır, adım atamaz. İşte bu duygu…Risk alamamak…Gerçekten sevdikten sonra tekrar sevemeyeceğini düşünmek…Bu hale kendisini kaptıran kişi yıllar geçerde bu kaostan çıkamaz. Girdiği girdap da sürekli en son sevdiği kişi’yi düşünerek, olayları tekrar tekrar tahlili ederek vakit geçirir. Yaşı ilerlemiş evlenmeyen, evlenemeyen kişilerin bir çoğunun geçmişinde böyle bir hikaye yatar. Hepsini kast etmiyorum tabiî ki…Çok çekingen olabilir, kariyeri, bitmeyen okulu, idealleri vs vs. Ayrı ayrı sebepler olabilir. Yalnız aşk acısı çekenlerde genel halde sonraki kararları oldukça etkiler…Risk alamamak.

İnsan nereden bilsin evlenemeyeceği kişiyi sevdiğini. Ümitlerini, hayallerini onun üzerinde kurduğu kişiyi kaybedeceğini. Kimse istemez sevdiğini kaybetmek ve ayrılmak. Fakat Allahu Teala Hz.leri başımıza bir şeyler veriyorsa biraz durup düşünmek. Ve hayırlı sonuçlar çıkartmak gerekir.

Sebep kısmında durmayacağım. Olayın bitmesine gerçekten karar verdiyseniz veya karar verildiyse, küllerinden doğmak için neler yapmalı?

Öncelikle yaşadıklarınızı, hatıraları silmek o kadar kolay değil, kendinize haksızlık etmeyin. Bu süreç geçmesi gereken bir zaman dilimi. Geçici. Sadece zamanla alakalı. Bu zamanı daha kısaltmak için aşağıdaki önerilere kulak verebilirsiniz.

-Telefon numaralarını, fotoğrafları, adres, iletişim bilgilerini vs. hepsinin hemen silin.

-Gelen aramalara, e postalara vs. cevap vermeyin.

-Melankolik parçalar dinleyip bir dökülün, ağlayın, sızlayın, sızlanın. (Sadece ilk zamanlar, sonrasında bağımlılık yapabilir.)

-Karşı tarafı hatırlatacak her şeyi ortadan kaldırın ve başkalarına verin.

-Sakın yalnız kalmayın.

-Yakın dostlarınızı yanınızdan eksik etmeyin.

-Yeni zevklerinizi, el becerilerini keşfedin, sanatsal faaliyetlere katılın.

-Yolculuk yapın, yeni insanlar tanıyın, sizden daha dertli olanları dinleyin.

-Geçmişi düşünmeyin, aslında şöyle yapabilirdim? Suç bendeydi? Arasam mı? Mail atsam mı? Yanlış anladı sanırım… Sakın bu sorulara cevap aramayın. Aklınıza gelirse hemen soruları göndermeye bakın. Bu soruların içine girerseniz size yanlış yaptırabilir.

- Özellikle bu günlerde olumsuz ifadeler kuracak, sizi bolca eleştirecek kişilerden uzak durun.

- Bu süreci hayırlısıyla atlatmak ve gönül ferahlığı için dua edin.

- Huzur evi, çocuk esirgeme kurumu gibi yerlere ziyaret edin.

-Arkadaşlarınızla mısır patlatıp film seyredin, entelektüel tartışmalara girin.

-Giydiklerinize her zamankinden daha bir dikkat edin.

-Kendinizi veya karşı tarafı suçlayıp durmayın. Ne kendinize ne de karşı tarafa haksızlık etmeyin...Bir süre sonra hem kendinizi, hem karşı tarafı af edin ki Ruhunuz hafiflesin, gönlünüz zincirlerini kırsın.

-Sakın “kimse beni anlamıyor” diyerek kendinizi daire içine almayın.

Unutmayın ki ilk ayrılan ve son ayrılacak kişi de siz değilsiniz.

Bu da geçer Ya Hu! Aman iz bırakmadan geçsin.

Lütfen: Sizler ne gibi çözümler buldunuz? Paylaşmak ister misiniz? Yazınız…

İnci Yılmaz

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

9 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz