Çocuğa İsim Koymanın Ölçüleri

isiv Çocuğa isim koymak babanın görevidir. Anne de bu isim koymada katılım yapabilir. Yani “Ben de şunu uygun görüyorum” diyebilir. Eğer anne ve baba ittifak edip beraber isim koyarlarsa ne güzel, ne mübarek olur. Bu, çocuk üzerinde bir bereket olur. Eğer ittifak edemiyorlarsa babanın isim koyması, babalık görevlerindendir. Çocuk üzerindeki kararlarda ahirette hesabı baba verecektir. Anneden önce babanın eğitim vb. konularda hesabı vardır. İsim de babanın üzerine bir yükümlülüktür.

v İsimlerde esas olan, serbest olan şey, ismin herhangi bir belirleyici çeşidinin olmamasıdır. Mesela “Şu isimlerden birini tercih edeceksin.” diye bir kural yoktur. Anlamında sakınca bulunmadıkça her isim serbesttir. Eğer sakınca varsa sakıncalı isimleri kullanmak caiz olmaz.

v Müslüman, başta Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendi’mizin isimlerini, ashabı kiramdan bizce bilinen, sevilenlerinin başta olmak üzere isimlerini ve ümmeti Muhammed’in büyükleri arasında yer bulmuş ve ümmetin ortak değeri hâline gelmişlerin isimlerini kullanmayı tercih etmelidir. Özellikle birden çok yani iki, üç, dört erkek çocuğu bulunanlar muhakkak Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin isimlerinden bir ismi öncelikli olarak kullanmalıdırlar. Muhammed, Ahmed, Mahmud, Mustafa demelidirler. Bu, onların çocuğuna karşı yapacağı görevlerinden biri olduğu gibi, hem çocuk üzerinde hem de aile hayatlarında bir bereket konusu hâline gelmiş olur.

Bunun dışında Ashabı kiramın isimleri de kullanılabilir. Ebu Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler, Zeydler, Ammarlar, Yasirler gibi… Şu kadar ki Türkçe fonetiği ile telaffuz edilirken doğru telaffuz edilemeyecek isimler varsa yani Arapça bir isim Türkçeye aktarıldığında sıkıntılı, yanlış telaffuz edilir bir isimse bunu koymamayı tercih ederiz. Mesela Türkçedeki Ayşe ismi aslında Aişe’dir. Fatma ismi aslında Fatıma’dır. Ama Ayşe de dense iz bunun Aişe olduğunu, Fatma da dense bunun Fatıma olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla bunda bir sıkıntımız yoktur. Ama zor telaffuzlu kelimeleri, biz eğer o ismi kullandığımızda yanlış telaffuz edilecek bir hata olacaksa kullanmamayı tercih ederiz.

v Bir kelimenin Kur’an’da geçmesi bizim onu isim olarak kullanmamız için yeterli değildir. “Aleyna” kelimesi Kur’an’da var ama bu, isim olarak yoktur. Bir isim değildir. Telaffuzundaki dile/kulağa hoş gelen, kolay kullanılan yönüne bakıp bunu isim olarak kullanmamız doğru değildir. Yani Eğer Kur’an’dan iktibas yapacaksak bunu muhakkak sormalıyız. Arapça bilen, Kur’an’ın ıstılahlarına vâkıf olan birine sormalıyız. Bu, bir vebal olur.

v Allah’ın Esma-ül Hüsna’sını Esma-ül Hüsna’da geçtiği şekilde isim olarak kullanmak caiz değildir. Örnek olarak Allah Teâlâ’nın isimlerinden biri es-Samed’dir. Bunu es-Samed diye isim olarak kullanmak caiz değildir, Allah’ın ismidir bu. Samet denebilir. En-Nûr Allah’ın isimlerindendir, Nûr diye Türkçeleştirilmiş bir isim olarak kullanılabilir. Ama en-Nûr diye Esma-ül Hüsna’da kullanıldığı şekliyle isim olarak kullanılmaz.

v İnsanlar için nahoş yankı bırakan Savaş, Dağ, Kaya gibi kaba kelimeleri de isim olarak kullanmamak gerekir.

v Aynı şekilde ümmeti Muhammed’in günlük hayatlarında olumsuz etkileri bulunan ve genellikle de kâfirlere ait olan isimleri, anlamları hoş da olsa yâd etmemek gerekir. Bir futbolcu, bir sinema aktörü gibi insanlar arasında meşhur, velev ki ismi yani anlamı güzel olsun, o anıldığında eğer futbol akla gelecekse veyahut da filan müstehcenlik akla gelecekse o ismi de kullanmamayı tercih ederiz. İsimlerimiz içimizdeki duyguları, imanı yansıtmalıdır.

Nureddin Yıldız / Elifelif Dergisi


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz