Evli Mutlu

love-1375481_960_720Mutlu Bir Havva Diyor ki...

Biz bu işi çözdük, kitabını yazdık gibi bir modda değilim zira evlilikte en büyük yanılgı insanın kendine güvenmesidir. Kalplerin ısınması da Rabbimin nimeti, mutluluğumuz da O'nun ihsanı. Biz zayıf kullarız, bazen hiç tahmin etmediğimiz anda öyle bir hata yaparız ki her şey mahvolabilir.

Zaten her şeyi çok iyi bildiğini zannetmek, karşındakini kendi istediğin şekle sokma girişimini beraberinde getirir ve insanı gerçeklerden uzaklaştırır. Sonu da sadece çatışmadır. Bu işlerde bilerek yol alınmaz, duayla ve sığınmayla yol alınır. Bilgi sadece hem fiilî hem kavlî duamızı daha kuvvetli yapmak için bir araçtır. Elbette size bildiğim kadarıyla bir şeyler söyleyebilirim fakat dediğim gibi işin özü, hiçbir şeyine güvenmeyip çabalamakta.

14 yıl hiç sorun yaşamamak elbette ütopya olurdu. 'Bu hale gelmek kolay olmadı, çok sıkıntılı dönemler geçirdik' diyerek 14 yılın da böyle geçmediğini belirteyim. İlk sene süper, sonraki beş altı sene genel olarak iyi, sonraki bir iki sene kötüleşmeye başlayan ve devamında çok ağır kavgalarla geçen bir sürecimiz oldu. Çatışma dönemini atlatabilince bağlılık dönemi başlar der ya meşhur uzmanımız Nevzat Tarhan, bizim de öyle oldu galiba. Her akşam eşimi aynı heyecanla beklediğim dönem son dört beş yıla tekabül ediyor.

'Eşi tanımak ve tepkilerini doğru yorumlamak' lazım.Bunu şöyle açabilirim: Evlilikte, erkeğin, kadın hata yaptığında nasıl davranacağını bilmesi ve kadının, erkek hata yaptığında nasıl davranacağını bilmesi çok önemli.

Erkekler için kadınla arası iyiyken iltifat etmek kolaydır ama ya kadının en şirretleştiği anda erkek ne yapacak? Ona tüm içinden geçenleri, hakaretleri saymak dururken hangi yolu seçecek?

Bana sorarsanız, erkeklik sanatı tam da burada başlar. Kadın bir cadıya dönüştüğünde bile güzel laflar etmeyi becerir ve ona 'canım benim biz bu hale nasıl geldik, seni çok seviyorum, sen benim her şeyimsin' türü laflar edebilirse, yani şefkatiyle HAKİM olabilirse, sorunlar durulabilir ve büyük ölçüde çözüm yoluna girer diye düşünüyorum.

Sorun adamın işiyle gücüyle parasıyla, çocuklarla ilgilenmesiyle yahut cinsellikle ilgili gibi görünüyor olabilir ama aslında kadınların derdi her zaman 'bu adam beni gerçekten umursuyor mu, ben onun için neyim, önemli miyim, et parçası mıyım, cinsel obje miyim, çoluk çocuğuna bakan dadı mıyım, evini temizleyen hizmetçi miyim, ben kimim, keşke bununla değil ötekiyle evlenseydim diye düşünüyor mudur, yoksa beni hiç sevmiyor katlanıyor mu, ona güvenebilir miyim, ona kendimi ne kadar verebilirim?' gibi sonsuza kadar uzatılabilecek sorularıdır. Yani bağlanma ve ait olma derdidir.

Kadınlar kafasında hep bu gibi sorularla yaşar. Ve bu sorunun cevabını aranız en kötü hale geldiğinde, bu yalnız ve kaygılı varlığa sevgiyle sahip çıkarak verebilirsiniz. O yüzden elli milyon kere seni seviyorum deseniz bile daha önce hiç duymamış gibi bir açlıkla tekrar duymak ister.

Bir adam kadını kendine böyle bir güven ve sevgiyle bağlayabilsin, o kadın ekonomik sorunları da, kaynana sorunlarını da başka dertleri de, cinselliği de çözme yolunu zaten kendisi bulmaya uğraşacaktır. Yalnız bunu yapabilmek kolay değildir erkek kardeşlerim, bir kadın size en kötü yüzünü gösterdiğinde ona hakaret edip kalbini kırmanın şeytanî zevki de büyüktür. Hakaret ederseniz başta bu zayıf ve narin emanete iyi bakamamış olursunuz, onun kalbini kırarak içinden bir canavar çıkmasına ve her geçen gün daha çok saldırmasına sebep olursunuz.

Sevilmemekten dolayı o kadar canı yanar ki bu dünyanın en çirkef insanı olabilir ve sizi şaşırtıp hayatınızı mahvedebilir. Sorunları da konuşun, saklamayın, açık ve dürüst olun, ama her zaman kadının üzerinde sevgi ve şefkatten bir el, bir örtü gibi olun.

Kavga ederken bile hep onun kaygılarını rahatlatın. Bilin ki kavga sırasında konuşulan konular buzdağının görünen yüzü, görünmeyen kısımda ise kadının size bağlanma isteği ve duygusal soruları var. Kadınlardan korkmayın, sizin seçimlerinize göre Allah onların içinden birer melek de çıkartabilir, gözünüzün içine sevgiyle bakan uysal bir kedi gibi olabilirler.

Sözünü ettiğim şey pısırık olmak, korkudan sürekli canımlı cicimli laflarla konuşmak da değil. Burada ciddi bir erkek hakimiyetinden, aklı kullanmaktan ve yönlendirmeden söz ediyorum. Bir örnek vereyim. Bir kaç gün önce ailece yemek yerken, ergenlik halleriyle bizi feci halde bunaltan kızım sofrada öyle bir saçmaladı ki çocuğa bir tokat çakacak noktaya geldim. Olur olmaz şeyler istiyor, ağlamaklı garip garip ses tonları falan Allahım dayanmakta zorlandım. Adeta insanı çıldırtmaya çalışıyor, üç dört yaşında gibi davranıyordu.

Eşim çocuğa birden 'benim güzel kızım, canım' tarzı kelimeler kullanarak öyle bir yumuşak ses tonuyla konuştu ki, şaştım kaldım. Ve içinden gelerek yaptı, bir baba olarak kızının duygusal ihtiyacını gidermeyi istiyordu sanırım. Çocuk birden neşelendi, ruh hali değişti. (Tabi her zaman bu kadar çabuk değişmeyebilir de.) Onlara baktım ve aslında erkeklerin içinde kadınları saracak muazzam bir müşfik bir kimlik var, acaba neden çoğu evde ne eş ne de baba rolünde ortaya çıkmıyor diye düşüncelere daldım. Belki de erkekler kendilerindeki bu yeteneği hiç bilmediği için ve kadınların şerri hep daha büyük gösterildiği için.

Evlilikte kadına düşense, kriz çıkarmayı/ demagoji yapmayı marifet sanmamak ve kocasının tepkilerine göre davranmayı bilmek herhalde. Erkekler kadınlar gibi muamma değildir. Sadece ters zamanları vardır. İşle ilgili bir problem vardır bir şey vardır. Ya da zayıf noktaları vardır, anasıdır mesela. Her erkekte farklı olabilir. Ama neyin tesirinde olduğu açıktır, ortadadır. Böyle etkenlerle hatalı davranabilirler gerçekten. Git başımdan gibi laflar edebilir, kaba olabilirler. Bunları bilecek ters zamanlarda adamın üstüne varmayacak, hassas olduğu konularda fazla kurcalamayacaksınız.

Ama feminizm bu işi zorlaştırıyor tabi. Adam stresli bir anında sana olumsuz laf edince 'ne demek bana böyle davranamaz' falan diyerek olayı kişiselleştirmek ya da 'ben biliyordum zaten, yengem de öyle dediydi, erkekler kazmadır kabadır' gibi derinlikli çıkarımlara girişmek için hazırda bekliyorsan mutlu olamazsın. Bileceksin ki adamın o halinin sebebi o konudaki stresi. Seninle bir ilgisi yok.

Erkek için kalıba girmen, kula kul olman, kişiliğini bir tarafa koyman falan da gerekmiyor sadece adamın huyunu bilip kriz çıkarmama gayreti içinde ol. Adam normale dönünce ya da gönlünü hoş ettiğin bir anda git hanımefendiliğinle yine konuş zaten. Çok ileri gittiyse kırıldığını, özür beklediğini de söyle. Sinirim geçti nasıl olsa konuşmaya gerek yok diye düşünme, bir dahakine sinirlenince bağırıp çağırarak söyleme tehlikesini göze alma. Kriz çıkararak değil sakin anlarda konuş. Sakın sorunların üstünü örtme, içine de atma, rahatsızlığın neyse edebinle belirt.

Bir de her evin baş köşesindeki cinsellik konusu var tabi. Zamane kadınları cinselliği filmlerde ve dizilerde görüyor. İki kişi arasında çok anlamlı duygusal bir etkileşim oluyor ondan sonra da arkasından cinsellik geliyor gibi kodluyor. Ama evliliğin üzerinden şöyle bir süre geçip aşklı günler geride kalınca, bir bakıyor ki anlamlı anlar bakışmalar olmadan da adam dokunmak istiyor. Onun için zaten dokunmak çok anlamlı. Üstelik sık sık olması gerekiyor. İşte bir kadın için en büyük travma budur, erkek için cinselliğin yeme içme gibi fizyolojik bir olay olduğu gerçeğine toslamak. Kadın kendini bir insan gibi değil de bir meta gibi hissedip hissetmeme arasında kalabilir. Burada suç kadının da erkeğin de değil, bu konuda ikisini de bilgilendirmeyen sistemin.

Çocuklar aç kalınca nasıl ağlıyor huysuzlaşıyorsa demek ki kocam için de aynısı geçerli diye düşünüp bu realiteyi kabul edebilecek mi edemeyecek mi kadın? Erkek de, erkek dünyası hakkında pek bir şey bilmeyen acemi eşine yardımcı olabilecek, rehberlik edebilecek mi? Gerisi bu faktörlere kalıyor. Ben şahsen o gerçeği anladıktan sonra, madem Allah erkekleri böyle yaratmış, büyük hikmetleri vardır diye bakmaya çalıştım. Mesela erkeğin böyle bir zaafı olmasa kadınla ne işi olurdu, kendine bu kadar yabancı bir dünyaya sahip bir varlığa katlanır mıydı? Dahası onun hem duygusal hem maddi olarak bakımını üstlenme sorumluluğu altına girer miydi?

Bunları düşününce anlıyorsunuz ki aslında cinsellik kadını vazgeçilmez yapan bir bağ. Kadının erkeğin yanındaki güçsüzlüğünü dengeleyen Allah vergisi bir çekim gücü. Üstelik kadının o çok istediği sevgiyi ve ilgiyi elde etmede muhteşem bir kolaylık sağlıyor. Bunları zaman içinde farkettikçe bazı şeyler benim için de anlamlı olmaya başladı. Eşimin de anlayışıyla bakış açım değişti ve mahrem hayatımız da düzeldi elhamdülilllah. Rabbim herkesin mutluluğunu daim etsin, bizimkinden daha güzel bir evlilik hayatı nasip etsin diye duacıyım.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

107 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz