Eşinize Ayna Olun! Ama Aynanızın Bakımını da İhmal Etmeyin

Bir önceki yazımızda Eşimize Ayna Olmak’tan bahsetmiştik, hatırlarsanız.

İyi ve kötü günde baktığımız aynalarımız.

Boyumuzun ölçüsünü aldığımız…

Ne olduğumuzu kendilerinde gördüğümüz…

En hızlı ve en doğru bilgileri aldığımız…

Kendileri ile evimizi, gönlümüzü, içimizi ferahlattığımız… Aynalarımız…

Artık biliyorsunuz; eşlerimize ayna olabilmek için ilk görevimiz onları biraz parlatmak olmalıdır. Ben parlatmayı övgü dolu sözler olarak düşünüyorum.

Peki ya kapmala. Yani bir tarafı kaplanmamış yüzeyler, aynalık görevlerini yapamazlar ki. Kaplama da eşlerimize yapacağımız iyilik ve ihsanlardır ki, bu şekilde içlerini büyük bir sevinç kaplar ve bize tam olarak ayna vazifelerini yapmaya başlarlar.

Peki bakımlarını nasıl yapmalıyız Aynalarımızın?

Eski püskü, kaplaması dökülmüş, yarısı gösterir, yarısı göstermez aynalar görümüşsünüzdür eminim siz de. Peki hiç düşündünüz mü? Niçin o haldeler? İlk alındıklarında öyle olmadıkları kesin. Hatta ona, karşısına geçip ilk baktığımızdaki tebessümünüzü hatırlayın.Çok netti değil mi, görüntüsü? Ona baktıkça, yüzünüz – gönlünüz açılıyordu. Kendinizi çok iyi hissediyordunuz.

Peki sonra?

Sonra küstüler sanırım. Bakmadıkça… Önce gönül tahtımızdalardı. Sonra onları en iyi yere koymadıkça… Bakınca gülümsüyorduk, heyecanla. Sonra surat astıkça… Puslandılar, karardı içleri. Eskisi gibi öyle parıl parıl parıldamaz oldular.

Eşlerimiz madem ki gönül aynlarımızdır. Gönül evimizin yansımalarıdır. O halde ona göre bakımlarını da ihmal etmemeliyiz.

Çok değerli bir aynanız olsa. Tarihi, antika, hatıra bir ayna... Öyle cascavlak ayna haliyle mi muhafaza edersiniz, yoksa çok iyi bir çerçeve mi yaptırısınız? Çerçevenin en iyisini dediğinizi duyar gibiyim.

Eşlerimizin de kılık – kıyafeti, giyim kuşamı aynanın tamamlayıcı çerçevesi gibidir. Onları hoş gösterir.Korur, kollar, kuşatr, sarıp sarmalar. Aynaya uymayan bir çerçeve onu itibarsızlaştırır. Eşimize uymayan elbise de onu kötü gösterir.

Aynalar durdukça tozlanır. Bakanı kalmayan aynalar gibi yapmayın eşlerinizi. Kendi köşelerinde tozlandırmayın. Sürekli bakın gül yüzlerine. Ve övgü dolu sözlerinizle, gülümsetin onları. Gülümsedikçe gönül tozları, kalp pasları çözülür. Parlar, parıldar eşlerimiz. Teveccühlerinizi ifade edin. Sevginizi gösterin ki, onlar da parlasın. Siz de parlayın.

Tozlu köşelerinde ilgisiliğinizle tozlanmaya mahkum etmeyin. Evin en güzel yerinde konuşlandırın onları. Bazı evlerdeki gibi, ayrı odalarda ya da aynı odada ama birbirinden uzakta bir hayat yaşamayın ve de yaşatmayın. Madem ki aynalar gözümüzü gönlümüzü açıyor, ferahlatıyor. Sürekli yüzyüze olun. Bakışmanın, tebessümün ibadet olduğu bir dinin mü’minleri olduğunuzu unutmayın.

Vee… Aynanın en büyük bakımına geldi sıra. Tozunu al. Parlat. Bak. Gülümse ama…

Yetmez ki bunlar. Kırmayın aynanızı.

Düşünün bir. Büyüüük ve muhteşem bir aynanız var.

Ama hergün kenarından bir parça, ucundan bir çentik kopartıp kırıyorsunuz.

Ne olur bir süre sonra. Bakacak bir aynanız kalır mı?

Siz siz olun, gönül aynanız olan eşinizin gönlünü kırmayın. Gönlünü kırdıkça, gözlerin feri sönecek ve bakışlardaki elektrik bitecektir.Ve bu kırmalar devam ettiği sürece, bir müddet sonra yüzüne bakacak bir aynanız kalmayacaktır.

İyi bakın. Güzel bakın. Çok iyi koruyun aynalarınızı.

Ve de gösterdiklerine inanın.

Çünkü aynalarınız neyi gösteriyorsa, tamı tamına o’sunuz Siz.

Ne eskik ne fazla.

Yani?

Siz aslında aynanın kendisisiniz.

Ayna Siz’siziz. Siz aynasınız.

Empati yapın. Gerisini siz anlarsınız.

Münir Arıkan

Düşünce Koçu – Associate Certified Professional Coach

Munir@munirarikan.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

3 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz