Ruhun Yükünü Hafifletmek ;Affetmek

Ne çok aldatıldık, kırıldık, ağladık, üzüldük. Yükünü hala taşıdığımız nice acılarımız vardır adı bizde saklı öyle değil mi? Peki dostlar var mısınız hepsinden kurtulmaya, bir çırpıda silikinip hafiflemeye rahatlamaya. Ruhumuza hapsettiğimiz tüm acıları ve sahiplerini özgür bırakmaya. Aslında tutsaklıktan kendimizi kurtarmaya. Nasıl mı? AFFETMEK le…

İyi de nasıl başarabiliriz bunları öyle ya, yıllarca bizimle biz olmuş o kinler, nefretler ve doğurduğu acılar. Affetmeyerek onları cezalandırdığımız sandık oysa ki günlerce hatta yıllarca. Ne büyük yanılgıymış ruhumuza, hayatımıza, bedenimize yüklediğimiz bu yük. Affetmediğimiz zaman acı verenleri ve belki de hatalarıyla bize miras kalan güçlüklerle halen mücadele etmek zorunda kaldıklarımızı ödüllendirceğimizi düşündük. Cezası müebbet olmalıydı sonsuzluk içinde acıları taze tutulmalı ki, af imkansız olsun.

Ne yani kolay mı diyeceksiniz, onca acıları yaşanmamış saymak? Affetmek ve bitti artık demek! Yaşanılan her şey gibi zor elbette. Acılarımıza sünger çekmek imkansız gelir zaman zaman. Fakat gerçekten isterse insan içindeki o büyük güçle nefretin, kinin doyurduğu ruhumuzu bu esaretle kokuşturan duygudan, izlerinden kurtulabilir. Affettim hepinizi, özgür artık tüm ruhum, bedenim ve beynim. Bu cümleyi kullanmak ve uygulamak yaradılanların en üstünü olan insanın yapması neden zor olsun ki?

Peki bunu kimin için yapmalıyız? Elbette kendimiz, sevdiklerimiz, sevenlerimiz ve mutluluğumuz için. Unutmayalım ki, mutlu ve sağlıklı biri iyi bir anne/baba, eş, arkadaş, evlat olur sevenlerine. O zaman varlıkları anlam kazanır hayatındaki tüm insanlar için…

Bugün bir hikaye duydum yazıma esin kaynağı olan, her gün yeni bir başlangıç ve yeni bir umutsa; bende ki adı “affetmeyeceğim” dediğim ne ya da kim varsa milad kurtuluş ve hatta beraat! Sıyrılmak acılardan inatla taze tuttuğum sözde affedemeyişlerimin eserlerinden.

Hikaye şöyle başlar dostlar: Öğrencileri tarafından çok sevilen bir öğretmen, birgün derste çocuklarına o günkü konularının hayat dersi olduğunu söyler ve ekler, söylediklerimi harfiyen bir hafta boyunca yapmaya söz veriyor musunuz?. Öğretmenin teklifini öğrenciler kabul eder. Öğretmenleri ertesi gün herkesin yanında 1kğ patates getirmesini ister.

Çocuklar derse öğretmenlerinin istediği ile gelir. Öğretmen çocuklara her bir patatese sevmedikleri, nefret ettikleri ve affemedikleri birinin adını yazmalarını ister ve tekrar bu patatesleri poşete koymalarını ister. Kimi çocuk pateteslerin tamamına isim yazar, kimi birkaç tanesine. Bu poşeti bir hafta boyunca nereye giderlerse gitsinler yanlarında taşımasını ister öğretmenleri. Çocuklar şaşkın kabullenir.

Bir hafta sonra derse gelen öğrenciler, öğretmene şikayetler başlar, “Lütfen öğretmenim bitsin bu işkence çok ağır oluyor, üstelik zamanla kokmaya başladı. Otobüste, minübüste kimse yanımıza bile yaklaşmıyor hatta almak bile istemiyorlar!” Öğretmen gülümseyerek konuşmaya başlar, ” işte çocuklar o affedemediğiniz insanlar zamanla size böylesine yük olur ve her yerde taşımak zorunda kalırsınız. O yükü taşımakta size kalmış, atıp kurtulmakta!”

Affetmek affettim dediklerimiz için değil, kendimize yaptığımız en büyük iyilik ve hediyedir aslında. Ben bugün hafifledim, attım hayatım boyunca çürümeye izin verdiğim ve taşıdığım patateslerimi. Ruhum özgür, bedenim özgür, beynim özgür.

Hadi sadece istemek! Siz hazır mısınız Affetmeye ve yeniden tazelenmiş ruhla hayata merhaba demeye? :))) Ruhumun huzuru ve mutluluğu bulması için birinci dersimi başarıyla tamamladım. Diğer ders ve başarılarımı sizinle paylaşıncaya kadar;

Yolumuz umut, yoldaşımız sevgi olsun dostlarım...


Bunlar da ilginizi Çekebilir

17 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz